Harry Potter Karakter analizleri!!



Severus Snape Karakter analizi.

Evet arkadaşlar,kitabı okumadan filmi izleyerek Snape hakkındaki gerçeği henüz öğrenen bir çok arkadaşımız var ve tahmin ettiğimiz gibi Severus'la alakalı olarak yoğun bir ilgililik var.

Snape ile ilgili analize nereden başlamalı düşündüm açıkçası ve psikologların dediği gibi çocukluğa ineyim dedim başlangıçta.

*****Snape'ler,Slytherin'lerin temel güdüsüne kapılmış sıradan bir "Safkancı" aile en başında.

Dünyanın neresinde olursanız olun,kim olursanız olun,mutlaka ailenizin desteklediği siyasi,toplumsal düşünceleri ciddi oranda benimsersiniz çocukluğunuzda.

Snape yaşadığı yerin varoşluğunda yaşarken hayata daha çok zor başlamış,serimizin en cefakar insanlarından birisi.

Üzerinde tamamen birbirinden alakasız çokça elbise giyinip,bunların en garibi de yaz sıcaklığında,baharda koccaman bir ceket giymesi.

Zayıf,yaprak gibi ince,giyim olarak ve şartlar yönünden varoş,uzun siyah yağlı saçlarıyla "tamamen bir ucube" imajına artık o küçücük yaşta alışmış.Yaşıtlarından farklıydı çünkü o bir muggle değildi.Ucube kelimesini belli ki sıkça duyuyordu ki,uzun süredir gözetlediği güzeller güzeli,gözleri yemyeşil bir kızın kendisine benzer özel bir hareketinden dolayı kendisine ucube diyen kızın ablasını görünce kendinde o cesareti gördü.Ablası gittikten sonra "sen ucube değilsin" diye tanıştığı kızla çok yakın arkadaş oldu.Ona da kendisine olduğu gibi Hogwarts mektubunun geleceğini,ileride iyi bir büyücü olacağını anlattı.O kızın adı Lily'di.Lilly kendisine her "bana ruh emicileri anlat severus" dediğinde tekrar ve tekrar anlattı.

***Ablasının Lilly'e olan iğrenç bir davranışından sonra o hışımla ağacın bir dalını kızın ablasına,yani Petunia'ya devirdikten sonra Lilly'den tepki almıştı.

***Gün geldi,hogwarts treni hareket etti.Oturdukları kompartmanda iki çocuk daha vardıi.Bunlardan birisi Oldukça müşfik bakışlı,kendine güvenen bir çocukken diğeri de bir o kadar özgüvenli,saçları sanki dünyanın tarağıyla taransa düzelmeyecekmiş gibi olan,diğerine oranla daha iyi bakıldığı belli olan bir çocuktu.James,Sirius-Severus nefreti işte ta buradan başlıyordu.Binalar hakkında çıkan tartışmada James ve sirius asil birer Gryffindor olmanın hayalini kurarken Severus Slytherin'de olacağına emin olarak bunu küçümsedi,tabii onlar da severus'u.Sonrasında James ve Sirius'un türlü türlü sataşmalarından geride durdu.James ve Sirius okulun en iflah olmaz ikilisiydi.Karşılarında durmak zordu.Ancak Severus'u geride tutan onlardan ciddi anlamda çekinmesinden ziyade Lilly'nin "İlgilenme sen onlarla Severus" uyarılarıydı.Sonra gün geldi James ve Sirius'un sebep oldukları bir öfkeyle Lilly'e bulanık dedi.Araları bozuldu.Sirius düzeltmek için elinden geleni yaptı ancak Lilly'nin tek rahatsızlığı bu değildi.Snape'in arkadaşları,Voldemort'a katılmaya can atan dostlarından dolayı Snape'ten de soğumuştu.Gel zaman git zaman Lilly'e olan aşkı günden güne büyürken Lilly,en nefret ettiği insanla,James'le birlikteydi.Severus durumdan tiksinse de gel zaman git zaman sessizleşirken,sürü etkisiyle şunla bunla artık Voldemort'un ölüm yiyenlerinden birisiydi.Zeki,kendini bilen soğukkanlı insanlara ihtiyacı vardı çünkü Lord Voldemort'un.Sonra gün geldi işte o meşhur,her şeyi işaret eden kehanetin bir kısmını duydu.Bu kehanetin kahini Sybill Trelawney'di.Kehanette temmuz'da doğan bir çocuğun karanlık lordu yenebilecek kişi olduğu yönünde bir şeyler gizliydi.Voldemort bunu duyunca Severus Dumbledore'a koştu.Yalvardı,yakardı,her şeyi yaparım yeter ki onu,Lilly'i koru dedi.Ancak Lilly'i bulmuştu Voldemort bir şekilde ve öldürdü tüm ailesiyle,bir kişi hariç...Sonrasında Dumbledore'a gelince tekraren,Dumbledore ona tek bir şey söyledi,Lilly'i koruyamadık ancak bari Harry'i Voldemort'tan korumama yardım et.Severus karanlık lord gitti dediyse de Dumbledore karanlık lordun bir gün döneceğini söyledi.Harry'i koru dedi "gözlerini annesinden almış"...Sonrasında Harry okula başlayınca ondan çokça yakındı Dumbledore'a.Çünkü onda James'i görüyordu.Onun kadar sorumsuz,asi,ipe sapa gelmez birisi gibiydi.Ancak her seferinde yanlış anlasak da Harry'i korudu hep.Quirrel Quiddich'te Harry'i süpürgeden düşürmeye çalışırken Snape korumaya çalıştı,Sırlar Odasında,Ateş kadehinde....Sürekli onu korudu ancak günün birinde Dumbledore'u çürük bir elle gördü.Dumbledore'un 1 seneden az yaşayacağını biliyordu ve Dumbledore ona kendisini Severus'un öldürmesi gerektiğini söyledi.Bir gün öyle bir şey dedi ki Dumbledore,bu her şeyin dönüm noktasıydı."Öyle bir gün gelecek ki karanlık lord kendi yılanının hayatından endişe edecek,işte o zaman Harry'e şunu söyle ; o ölmeden Voldemort ölemez.".Severus bunu da yapmayı zor da olsa kabul etti ancak bunu Harry'e söyleyemeden Voldemort Nagini'ye Snape'i öldürme emrini verdi...

İşte böyle bir kahramandı o.Hayatının bir kısmı bir kadını sevmekle,kalanı,o kadının ve aynı zamanda en nefret ettiği kişinin hayatını korumakla geçti.Harry'nin oğluna dediği gibi,"Bak albus severus,birisi tanıdığım en iyi büyücü,diğeri tanıdığım en cesur adamdı.".İşte böyle biriydi.Şimdi dilerseniz onunla ilgili







Bellatrix Lestrange KARAKTER ANALİZİ

***Bellatrix Fransızcada ;hoş, güzel, asi gibi anlamlara gelmektedir.Kendisi Black soyundan gelmiş olup Rodolphus Lestrange ile evlenmiştir.Kocasıyla birlikte Azkaban'a atılmış ve uzun süre orada kalmıştır.Karanlık Lord'u en yürekten destekleyen kişilerden birisidir.

***Asası 32,5 cm ceviz ve ejderha yüreği teli, esnemezdir.

***Lord Voldemort'un bizzat yetiştirdiği bir ölüm yiyen'ken,en güçlü ölüm yiyen olarak gösterilmiş,müthiş bir kara büyü ustasıdır.Longbottom'ları Cruciatus laneti işkencesi sonucu delirtmiş,belki de serimizin en değerli karakterlerinden Olan Newille'ın kaderindeki en kötü oynamayı yapmıştır.O kadar katı ve Lord'una,görüşlerine o kadar sıkı bağlıdır ki bu onu kendi kuzenini,Sirius'umuzu,öz yeğeni Nymphadora Tonks'u öldürmüştür.Sebebi ise Tonks'un annesi Andromeda'nın bir muggle'la evlenmesi ve kendisinin de bir kurtadamla evlenmiş olmasıdır.

***En güçlü karakterdeki karakterlerimizden birisidir.Bunu söylerken onu övmekten ziyade zayıf yanının az bulunmasından bahsediyorum.Harry'e dediği "Gerçekten kastetmen gerek çocuk!" lafını söylemekte belki de en çok hak sahibi kişidir ki kendisi zerre kadar bir acıma duygusu içinde olmadan tüm lanetlerini gözünü kırpmadan yapmıştır.Hayatındaki en büyük hatalarından birisi,Son kitapta Malfoy Malikanesi'nde hortkuluğun kasasında olmuş olabileceği fikrini istemeden Harry'ê sunmuş olmasıdır.Lord Voldemort'a olan hayranlığı hat safhadadır.Onun tarzına,duruşuna hal hareketlerine,her şeyine tapmaktadır.Gerekli ölçüde fikir sahibidir tüm karanlık sanatlar dalında.

Kendisi hakkında genel olarak söyleyeceklerimiz bunlardır.Genel olarak özetlemek gerekirse benim özet cümlem; "harry potter serisinin en sabıkalı kadın karakteri. iyi ve kötünün net çizgilerle ayırıldığı fantastik bir hikayede başrolde olmadığı halde kötüyü en iyi özetleyen gaddar bir karakterdir de aynı zamanda. " olurdu.

Harry Potter'da karakterleri hep hatalarıyla iyilikleriyle gördük.En iyilerden Dumbledore'un hatalarını,En kötülerden Voldemort'un acınası gençlik yıllarını...Biri hariç,Bellatrix.Diğer tüm karakterler gri tonlarda kalmayı başarmışken kendisi kapkaradır.Su katılmamış saf kötüdür.Ancak Rowling'e kızdığım bir iki ufak noktadan birisi de onun ölümü ile alakadardır.Kendisi kötülerin kötüsü biriyken,hayatını mahvettiği tonla insan varken,onu öldürmesi gereken bir Newille Longbottom varken,Sirius sebebiyle Harry Potter varken,evde kazan karıştırmaktan başka marifetini görmediğimiz Molly Weasley tarafından öldürülmesi olağanüstü can sıkan bir durumdu şahsım adına.




Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore karakter analizi

Albus Dumbledore,bizde belki enn derin izleri bırakan Harry Potter karakterlerinden birisi.Kendine has tarzı ile tutumları davranışları,üstün sihir gücü ve zekasıyla her zaman ayrı bir noktada durdu.İnanılmaz ötesi doluluğunun ardı sıra bir çatlağı da içinde barındırıyordu aslında ancak anlaşılması dediğim gibi güçtü.Replikleri efsaneleşti,"Aramızda kalsın ama Harry,oldukça zeki biriyimdir." derken şaka yapmıyordu elbette.Ancak karmaşık hayatı başlıbaşına bir filmdi zaten.

Albus,2 kardeşi,anne ve babasıyla yaşamaktadır.Kardeşlerden birisi Ariana,diğeri ise Aberforth'dur.Ariana büyü gücü üzerinde hakimiyet kuramadığı bir zaman normal insanlardan farklı olan bir iki fiziki eylemi yönetince kendisini gizlice izleyen 3 muggle'ın saldırısına uğradı.O günden sonra büyü gücü hiç bir zaman rayına oturmadı.Olay olduktan sonra babası 3 genci buldu ve onlara saldırdı.Sonrasında Azkaban'a atılınca olayın nedeni hakkında hiç bir şekilde konuşmadı ve hayatı orada son buldu.Ariana artık gücü üzerinde hakimiyet kuramazken zaman zaman öfke krizleri geçirmeye başlamıştır.Annesi bir gün Ariana'nın gücünü kontrol edememesi sonucu ölmüştür.Dumbledore'un suya düşen planları vardır.Çünkü okulda inanılmaz başarılıdır.Yakın arkadaşlarından Elphias Dodge'un gelecek postası'nda yayımlanan yazısından öğrendiğimiz üzere harika bir öğrencilik süreci gelişmişti.Ünlü simyacı Nicholas Flamel,Sihir tarihinin yazarı Bathilda Bagshot,sihir teoristi Adalberg Walfling dahil bir çok kişi ile düzenli mektuplaşıyordu.Daha ilerilere geldiğinde ise Büyüceşura Baş Büyücülüğü'nü üstlenmesi,ejderha kanının 12 kullanımını keşfetmesi dahil ;büyücülük tarihine çok çok katkıları olmuştur.Ancak burada problem şuradaydı ki hiç bir zaman kendisinin dengi bir insan bulamamıştı.Sonrasında ise yaşadığı büyücü köyü Godric's Hallows'da teyzesini ziyarete gelen Gellert Grindelwald ile tanışması hayatının dönüm noktalarından birisi oldu.Artık her şeyini paylaştığı bir insan vardı.Kendi zeka ve güç düzeyine yakın bu kişi ile ilişkileri öyle düzeye geldi ki,artık dünya adına yeni planlar kurmaya başladılar.Artık "çoğunluğun iyiliği için" çalışacaklardı.Temel prensipleri buydu ve tabi bunun için gerekli olan gücü,deli gibi arayacakları Ölüm Yadigarları'ndan almayı planlıyorlardı.Sonrasında bir gün Aberforth'un Dumbledore'a Ariana ile ilgilenmek yerine böyle planlar peşinde şuursuzca dolaşmasından dolayı verdiği tepki ile Grindelwald ile Aberforth arasında tartışma büyüdü ve olay,bu üç karakterin düellosuna döndü.Kimin kime saldırdığı bile aslında belli değildi ve o sırada herhangi birisinin asasından çıkan bir büyü Ariana'yı öldürdü.Daha sonrasında Grindelwald oradan kaçarken 2 kardeşin arası artık ciddi anlamda açılmıştı.Sonrasında cenazede Aberforth Dumbledore'un burnunu kıracaktı,kitapta Murriel Hala'nın dediği gibi "Dumbledore istese elleri arkadan bağlıyken bile Aberforth'u mahvedebilirdi." ancak Dumbledore tepkisiz kaldı.Sonrasında içine düştüğü Muggle karşıtı planların yanlışlıklarını gördü,artık bir şeylerin farkına varmıştı.Bu arada Grindelwald'ın artık durdurulamaz kıvama gelmesi,onu durduracak tek kişinin Dumbledore olması ona iyi gelmiyordu.Birgün düello edeceklerini biliyordu ama Dumbledore belki de geçmişten kaçmak adına bunu erteledi de durdu.Ancak bir gün artık buna dur demenin zamanı geldi dedi ve Grindelwald ile 1945'te dillere destan,eşi benzeri görülmemiş bir düello yaptı.Düelloyu kazanan tabii ki oydu ve Mürver Asa'nın yeni sahibi de...Takip eden yıllarda da kendisini sürekli defalarca sihir bakanlığı teklif edildiyse de o hep reddetti.Sonunda gerçekten kendini yuvasında hissettiği o sımsıcak Hogwarts'a müdür oldu.Daha sonraları Tom Riddle'ı okula davet ettikten sonra ona uzun süre hocalık etti.Tom öğrencilikte de ondan çekiniyordu çünkü kendisindeki farklı yapıdan Dumbledore'un haberdar olduğuna emindi.Ne olursa olsun Dumbledore sakınılması gereken bir adamdı.Dumbledore Melez Prens'te dediği gibi Tom'un tarzını biliyordu çünkü.Artık Tom Riddle,yani nam-ı diğer Lord Voldemort rejimini ilan edince,Voldemort karşıtı hareketin liderliğini üstlendi.Zümrüdüanka yoldaşlığı'nı kurarak Voldemort'a karşı ciddi mücadele verdi.Laneti Harry'den seken Voldemort'un yok olduğuna inanırken herkes,o bir gün Voldemort'un geri geleceğini iddia eden ilk insandı ve bu düşüncede insanları tekrar etrafında topladı.Daha sonrasında ise Melez Prens'te yüzükten bulaşan lanet ile ölümcül düzeyde hastalanmışken,Severus Snape'in Öldüren Lanet'i ile öldürüldü.

Hayatı etkileyiciydi ancak pozitif ve negatif yanları neler,bir de onlara bakalım.

Pozitifi yanları sayacak olursak,

-  Döneminin en güçlü büyücüsüydü.Rowling'in ona Albus Dumbledore ismini vermesi rastgele bir durum değildi.Albus "beyaz " anlamına gelirken Dumbledore,ingilizcede "bumble arround" kelimesinden gelmektedir.Bu "etrafta dikkatsizce gezinmek" anlamında kullanılır.Dumbledore'un hogwarts koridorlarında dolaşmasından esinlenildiği iddia edilse de bana kalırsa,kendisine olan güvenini de yorabiliriz ona.Hatırlarsanız Voldemort ile düellosunda voldemort heykel arkasında saklanırken o asası inik bir halde gardı düşük bir halde koridorda ilerliyordu.

 - İnanılmaz derecede zekiydi.Tüm ders notları harikaydı.Bir çok ödüller kazandı.

 - Harry'i en iyi anlayan kişi her zaman için o oldu.

 - Tüm muggle'lara,yarı insanlara vs,herkese karşı adil ve sevgi doluydu.

 - Yarattığı düzen muntazam işlerdi.Sihir bakanlığının bir çok yasasını bizzat yazdı.

*******Şeklinde uzar gider bu listenin sonu geldi.Önemli olan negatif yanları.İşte onlar;

 - Gençliğinde bir iktidar budalasıydı.Karşısına gelip muggle karşıtı vahşi düşünceler besleyen,planlar kuran biri ile işbirliği yapmaya yeltenmişti.

 - Her ne kadar insanüstü zeki olsa da bazı egoları yüzünden bir çok şeyini kaybetti.Diriltme taşı'nın yüzükte olduğunu anlar anlamaz,lanetli olabileceğini düşünmeden parmağına taktı,bu onun kesin sonunun nişanelerinden birisiydi zaten.

 - Harry'e çok çok çok çok az bilgi bırakarak dünyanın en zor görevinin ortasında onu terketti.

 - Açıklaması gereken bir çok olayı,yine olaylar olduktan,tüm sıkıntı çekildikten sonra anlattı.

****Gibi gibi gibi.Ben şahsen yoruldum,sonlarda oldukça kısa kestim.Hadi artık sizin yorulmanızı görmek isterim yorumlarda.***

 
Accio!
 
Image and video hosting by TinyPic


Harry Potter ve Ölüm Yadigarları Bölüm 2
 
 
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol